30 Eylül 2014 Salı

Koton Kids Reklamı Olmamış!

Günlerdir TV'de dönüp duruyor, "tarzı olan çocukların markası" KOTON'un yeni reklamı mutlaka izlemişsinizdir. 



Anne baba olup da bu reklamdan rahatsız olmamak mümkün mü? Çocukların ilgileneceği en son şey olmalı moda, tarz sahibi olmak, seksi davranmak, karşı cinse "yazmak". (Yazmak gibi argo bir tabirin ne işi var çocuk dünyasında!) 

Her şeyin ötesinde çocuğa verilen bu yetişkin havası, seksapelite, karşı cinse karşı davranışlarındaki cinsellik göndermesinin bu yaş aralığındaki çocukları olumsuz etkileyeceğini hiç mi düşünmemişler? 


Çocuklar elbette kendi doğal süreçlerinde farkediyorlar karşı cinsi, duyguları, farklılıkları ama masumca. Yaşlı teyzelerin elini şehvetle öpmek ancak yetişkinlerin dünyasında olabilecek bir hareket kusura bakmayın.



Çocuk istismarı, çocuk gelinler, çocuk işçiler, çocuklara uygulanan şiddet... Toplulumuzun çocukları zaten yaralı, zaten dertli olduğumuz, acı duyduğumuz bir gündemimiz varken bu reklamı hazmetmek oldukça zor.

Ayrıca marka bağımlılığını daha küçük yaşta bu çocukların beyinlerine kazımak neden? Alabilen var, alamayan var, anne babaları bu maddi ve manevi yükün altında ezmek doğru mu? Bizler, aramızdaki sınıf farklarını yok saymak için siyah önlüklerle okula gitmiş, sokakta herkesin içinde çikolata şeker yememiş, alamayanlar üzülmesin diye gösterişten kaçınmayı erdem saymış, şu anda okullardaki serbest kıyafete de karşı çıkan bir nesiliz. Çevremdeki pek çok anne-baba da böyle düşünüyor.

Pedagoji Derneği'de benzer bir fikre sahip olduğundan firmaya bir yazı göndermiş. Ama reklam hala döndüğüne göre pek de kaale almamışlar. Yazı şöyle:

Sayın Koton Yetkilileri;
Pedagoji Derneği olarak, çocukları ilgilendiren her konuda uzmanlarımız tarafından değerlendirmeler yaparak bunu ilgili kurum, kuruluş, özel ve tüzel kişiler ve kamuoyuyla paylaşmayı bir borç biliyoruz. 2014 Eylül ayı içerisinde televizyon kanallarında ve reklam panolarında yayınlanan “Çocuk Kafası Çocuk Modası” adlı reklamınızla ilgili düşüncelerimizi iletmek amacıyla bu mektubu size yazıyoruz. Bu reklamınız, içeriğinde çocuklara yönelik olumsuz mesajlar içermesi nedeniyle derneğimizin dikkatini çekmiştir. Reklamınız birkaç açıdan derneğimizce sakıncalı bulunmuştur:
  • Öncelikle çocukların, bir ürünün daha iyi pazarlanması ve satışı amacıyla kullanılmasını, çocukların öne çıkarılarak bir ürünün tanıtılmasını doğru bulmuyoruz. Reklamınız çocukların ticari kaygılara alet edildiği izlenimini uyandırmaktadır. Hâlbuki çocuğun yüksek yararı tüm kaygıların ötesinde tutulmalıdır.
  • Reklamınızda çocuklara giydirilen kıyafetler, yapılan makyajlar ve takılar ile çocuklara yetişkin tavrı verilmiştir. Bu değişiklikler çocukların bir yetişkin gibi algılanmasına neden olmuştur. Reklamdaki kız çocuklarına kıyafetleri, bakışları, hareketleri ile seksapalite atfedilmiştir. Çocuklar, çocuk olmalı, çocuksu kalmalı, onların masumiyeti korunmalıdır. Çocuk istismarının ve pedofilinin arttığı bir dönemde çocukları, özellikle kız çocuklarını, yetişkin kıyafetleri ve hareketleri ile göstermek oldukça tehlikelidir.
  • Moda, yetişkinlerin dünyasına ait bir kavramdır. Çocukların gündeminde moda yoktur. Reklamınız yetişkin gündeminde olan “moda” kavramını çocukların gündemine sokarak, çocukların ruhsal gelişimine zarar vermektedir. “Aşk, sevgili” gibi yetişkin kavramlarının çocukların dünyasına çokça girdiği günümüzde, “moda” kavramının da çocuk gündemine taşınması doğru değildir.
  • Reklamınızda “ayrıcalıklı olmak”, “tarz sahibi olmak” vurgusu çokça yapılmaktadır. Çocuklara “Ayrıcalıklı olun, tarzınız, modanız olsun.” mesajının verilmesi doğru değildir. Çocukları kıyafetleri ile ayrıcalıklı, farklı olmaya sevk etmek çocuklara yapılan büyük bir haksızlıktır. Ayrıca “Sen ayrıcalıklısın, sen özelsin, özel olmalısın.” mesajı narsizm/özseverlik tohumlarını çocuklara aşılamaktadır.
Uluslararası Reklam Uygulama Esasları’nın 18. maddesi “Pazarlama iletişiminde, çocuklarda veya gençlerde zihnen, ahlaken ya da bedenen zararlı bir etki yaratabilecek herhangi bir beyanda bulunulamaz veya görsel sunum kullanılamaz.” açıklamasını yapmakta ve  “Pazarlama iletişimi herhangi bir şekilde, tanıtımını yaptığı ürüne sahip olan ya da bu ürünü kullanan çocukların ya da gençlerin, ürüne sahip olmayan diğer çocuklara ve gençlere göre, fiziksel, psikolojik ya da sosyal avantajlar sağlayacaklarını ileri süremez.” demektedir.  6112 sayılı RTÜK Kanunu’nun 9. maddesi ise reklamların çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar veremeyeceği ve deneyimsizliklerini veya saflıklarını istismar edemeyeceğini açıkça belirtmektedir.
“Çocuk Kafası Çocuk Modası” reklamınız yukarıda belirttiğimiz gerekçelerle açıkça bu maddeleri ihlal etmektedir. Bu reklamınızı en kısa sürede yayından kaldırmanızı temenni ediyoruz. Ülkemizin ekonomik gelişimine katkı sağlamak konusunda gayret gösteren kurumunuzun, çocukları ilgilendiren çalışmalarda onların ruh sağlığını daha çok dikkate alacağını umuyoruz.
Saygılarımızla.







26 Eylül 2014 Cuma

KOLİLERDEN OYUNCAK YAPTIK

Daha önce, "İpek Hanım Çiftliği'nden gelen kolimiz" başlığında domateslerin nasıl 4'er 5'er kağıtlara sarılarak küçük kutulara konduğunu göstermiş; paketlemede kullanılan kağıtları ve kolileri daha sonra başka şekillerde değerlendireceğimi söylemiştim. 

Teknolojinin çok geliştiği, çocuklarımıza sunduğumuz imkanların çok acaip boyutlara ulaştığı günümüzde genel eğilimin bolca oyuncak satın almak olduğunu biliyorum. Sistem de anne-babaları bu şekilde yönlendiriyor zaten, buna karşı koymak imkansız. 

Elbette biz de küçük kızımıza oyuncaklar alıyoruz ama evde ve elde birşeyler yapmanın çocuğun zihinsel gelişimine, hayal gücüne ve el becerisine büyük katkı sağladığına inanıyorum. Bu nedenle elime geçen her fırsatı değerlendiriyorum. (0-2 Yaş Montessori Aktivitelerimiz ilginizi çekebilir)

Bizim için hemen her şey bir oyuncağa dönüşebiliyor, mutfaktaki değişik boyutlarda ters kapanmış kaplara tahta kaşıkla vurarak yaptığımız müzik çalışmaları ya da aşağıda bir örneğini paylaştığım, kolilerden yaptığımız tren gibi...



Treni nasıl yaptım?

Yük trenini yapmak için 3 koli kullandım. Önce kolilerin 4 yüzeyini kurşun kalemle çizdim ve kontürlerini keçeli kalemle belirginleştirdim. Sonra vagonları birbirine bağlayacağım iplerin deliklerini açtım. En öndeki vagonun önüne de, treni yerde sürüklemek için kullanacağımız ipin deliklerini açtım. 






Daha sonra kesilmesi gereken yerlerini kesip,  kutu haline getirdim. Kutunun üstünü kapatmadan önce iplerini taktım.









Sonra da istediğim renklerde boyadım. Ama boyama işinin vagonları bağlamadan önce yapılması gerekiyordu, daldım. 


İşte bu kadar, Çuf Çuf Trenimiz hazır... Henüz 1.5 yaşında olduğu için kızmız bu trenle çok güzel zaman geçirdi, vagonları doldurdu, boşalttı, bebeklerini yatırdı, treni odada dolaştırdı. Birlikte güzel bir oyun kurduk, bebekleri evin değişik noktalarına oturttuk, onları treni bekleyen yolcular yaptık ve treni evde ipinden çekerek gezdire gezdire yolcuları topladık... 

Bu da oyuncak bebeklerimiz için yaptığımız yatak… Önce yatak şekli vererek çizdim ve kestim. 




Sonra da desenlerini çizip boyadım.



İşte yatağımız hazır




Şunlar da ilginizi çekebilir:

23 Eylül 2014 Salı

KULLANILMAYAN DİŞ MACUNLARI ile NELER YAPILABİLİR?

Bir önceki yazımda diş macunlarında bolca bulunan sodyum florürün zararlarından bahsedip evde nasıl doğal diş macunu yapabileceğimizden bahsetmiştik. Okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.

E artık diş macunumuzu kendimiz yaptığımıza göre evde kullanmadığımız endüstriel macunları da başka şekillerde değerlendirebiliriz. 





Evdeki macunlarla neler yapabiliriz?


Aşınmış deri ayakkabılarınızı silip parlatabilirsiniz.


Fildişinden yapılmış bilardo topu, piyano tuşu gibi yüzeyleri ve takıları temizleyebilirsininiz.


Ütü tabanındaki lekeleri temizleyebilirsiniz.


Pırlanta yüzüğünüzü parlatabilirsiniz.


Bebek emziklerindeki kokuyu giderebilirsiniz


Deniz gözlüğünüz veya banyo aynanızı diş macunuyla silip durularsanız buğulanmasını engelleyebilirsiniz.


Banyo ve mutfak lavabosu ve dahi bataryalarını temizleyebilirsiniz.


Gümüşlerinizi parlatabilir,


Duvardaki pastel boyaların izini silebilirsiniz.


Jel olmayan diş macununula gömleğinize dökülen mürekkep lekesini silebilirsiniz.


Mobilyalardaki su lekelerini


Halıdaki şarap veya kahve lekesini eski bir diş fırçasıyla ovabilirsiniz


Arabanızın farını temizleyebilirsiniz.






22 Eylül 2014 Pazartesi

SODYUM FLORÜRÜN ZARARLARI ve EVDE DOĞAL DİŞ MACUNU YAPIMI

En çok diş macunlarında kullanıldığını  bildiğmiz Sodyum Florürün aynı zamanda fare zehiri bileşenlerinden biri olduğunu biliyor muydunuz? Ne acıdır ki sodyum florür kullanımını hiçbir zaman onaylamayan FDA'ya rağmen (Food & Drug Adminstrator) sadece yetişkin diş macunlarında değil çocuk diş macunları da bu maddeyi bileşenlerinde barındıyor. 


Yani yine endüstriel gelişimin gelip dayandığı nokta ne yazık ki aynı, "insan sağlığı". 

Bu; yediğimiz meyve sebzeden, içtiğimiz suya, aldığımız oyuncakların malzemesine- boyasına, saçımızı yıkadığımız şampuandan, yüzümüze sürdüğümüz kreme, üzerimize giydiğimiz t-shirite kadar her alanda kendini gösteriyor. Artık toplumca, insanlık olarak yüksek bilinç seviyesinde yaşamaktan başka çaremiz yok. 

Yediğimiz, içtiğimiz her şeyin içeriğini araştırıp öğrenmek ve tercihlerimizi mümkün olduğunca bu doğrultuda kullanmak zorundayız. 

Mesela yazımızın konusu olan sodyum florür sadece diş macunlarında mı karşımıza çıkıyor? Hayır. Bebek mamasında, hazır çorbalarda, tavuk bulyonda, gazlı içeceklerde, işlenmiş, paketlenmiş gıdalarda hatta ve hatta teflon tavalarda pişen yemeklerimizde bile karşımızda.

Peki; değişik oranlarda ve değişik noktada karşımıza çıkan florürün zararları nelerdir?


En belirgin özelliği biyobirikim yani vücutta birikmesi. Vücuda giren florürün yetişkinlerde %50-60'ı idrarla atılıyor. Çocuklarda ise bu oran ancak %20, geri kalanı kemiklerde birikip artarak da devam ediyor. Korkunç!


Yapılan araştırmalarda yüksek dozda florürün erkek üreme organlarına zarar verdiği, kısırlığa yol açtığı tespit edilmiş. Şehir suyunda fazla florür bulunan yerlerde doğurganlıkta düşüş de erkeklerde düşük testesteron seviyesi tespit edilmiş.


Pek çok araştırmaya göre florürün kemik dışında beyinde de (merkezi sinir sistemi) biriktiğine, davranış problemlerine yol açtığına, uzun vadede alzheimer hastalığına neden olabileceğine dair bulgular var.


Uzmanlar vücuttaki florür birikimi ile IQ seviyesi arasında ters orantı olduğunu, şehir şebeke suyundaki 1 mg/lt'lik florür artışının 0.59 IQ puan kaybına yol açtığı bulmuş.


Yine araştırmalara göre yüksek florür saptanan bölgelerdeki kız çocuklarının diğer bölgelerdeki kız çocuklarına nazaran 5 ay daha erken adet oldğunu, burdan hareketle, erken ergenlik sorunlarınna neden olduğunu ortaya koymuş.


Çalışmalar yüksek florürün tiroid bezini de olumsuz etkilediğini gösteriyor.


Kemiklerde biriken florür, romatizmayla rahatlıkla karıştırılabilecek kadar benzer özellikler gösteren skeletal florozis hastalığına da neden olabiliyor. Doktorların ilk başlarda romatizma sanması erken teşhisi zorlaştırdığı gibi florür alımını kesmek yerine romatizma tedavisi uygulanması nedeniyle de uzun süre tedavi edilememiş oluyor.


Peki dişlerimiz çürümesin diye içinde bolca florür bulunan diş macunlarımız yerine ne kullanabiliriz? İşte evde pratik şekilde yapabileceğiniz diş macunu tarifi





Malzemeler:



3 yemek kaşığı karbonat


3 yemek kaşığı hindistan cevizi yağı


1 çay kaşığı nane yağı


Aslında yapımı çok basit, bütün bu malzemeleri karıştırarak macun kıvamına getiriyorsunuz. 

Eğer çok kuru kalmışsa biraz su ekleyerek sulandırabilir, zevkinize göre başka uçucu yağlarla deneyebilirsiniz. Ben bir dahaki sefere kakao yağı ile deneyeceğim mesela. 

Karışımı küçük bir mama kavanozuna koyup kapağını kapatarak muhafaza edebilirsiniz. Bu karışımı tıpkı diş macunu gibi fırçanıza alarak 1 ay boyunca kullanabiliriniz.


Ayrıca evde kalan ve artık kullanayacağınız diş macunlarını nasıl değerlendirebileceğiniz hakkında fikre ihtiyacınız varsa BURAYA tıklayınız...








İPEK HANIM ÇİFTLİĞİ'NDEN GELEN KOLİMİZ ve KIŞLIK DOMATES PÜRESİ HAZIRLIĞI

Benim için "anne olunca" anlaşılan en ama en önemli şey beslenmenin yaşamsal önemiydi… Sağlıklı ve dengeli beslenmek dediğimiz şeyin, sebze-meyve yiyip, süt ve süt ürünleri tüketip,  hamurişi ve şekerden kaçınmak olduğu yanılgısı içindeydik uzun bir süre… Meğer en önemli nokta, yediklerin kadar, onların nasıl üretildiğiymiş. Nasıl bir tohumun ürünü olduğu, nasıl bir toprakta, ne şartlarda yetiştiği, ne ile ilaçlandığı veya sütü veren ineğin neyle beslendiği gibi… İşte bu aydınlanma zamanlarımda sipariş vermeye başladım İpek Hanım Çiftliği'nden… 

Domates püresini ise ilk defa geçen sene hazırladım ve inanılmaz işime yaradı. Pek çok kez kendimi tebrik ettim bu kafaya sonunda ulaşabildiğim için. Eh, ne de olsa "yeni kafalar" bunlar benim için.

10 kg'lık toptan domates vardı bir süredir listede, zaten hemen belli oluyor listeden pürelerin hazırlanma zamanı, ben de ucundan yakaladım, kaptım bir 10'luk.


Kolinin içine böyle muntazam istiflenmişti, taaa Nazilli'den İstanbul'a tamamen firesiz ulaştı.





Kutuların içine kağıtlara sararak 4'er, 5'er koymuşlar. Kağıtların hepsini çıkarıp düzelttim, üst üste istifledim. Benim minik çitlembiğimle daha sonra onlara resimler çizeceğiz, kesip biçeceğiz, çeşitli aktivitelerde kullanacağız. Aynı şekilde kutuları da yassı hale getirip bir kenarda topladım. Onlarla ilgili de bazı planlarım var. Yakında başka bir başlıkta nasıl değerlendirdiğimizi anlatacağım… 




Bu karton kutuları en son, işimiz bittiğinde geri dönüşüm kutularına atacağız... demeyi çok isterdim ama diyemeyeceğim. Çünkü evimizin yakınında bir geri dönüşüm kutusu yok!  Bu nedenle, ayrı bir poşette topladığımız kağıt ve ambalaj atıklarını mahalledeki çöp konteynırının hemen yanına koyuyoruz anca. Böylece, geri dönüşüme büyük katkılar sağlayan çöp toplayıcılarına kolaylık sağlamış oluyoruz. Hem biz fazla yorulmadan atıklarımızı geri dönüşüme ulaştırıyoruz, hem çöp toplayıcılarına para kazandırmış oluyoruz, hem de doğanın korunumuna küçük de olsa katkıda bulunuyoruz.

* * * Kamu Spotu * * * 

Sadece ambalaj atıklarınızı ve kağıtları diğer çöplerinizden ayrı bir poşette toplayarak ve çöp konteynırının yanına bırakarak bile doğanın korunumuna destek olabilirsiniz.

Düşünün ki 1 ton kullanılmış kağıt geri kazanıldığında, 17 yetişkin ağacın kesilmesi, 70 metrekarelik alanın tahrip edilmesi, 4100 KWH elektrik enerjisinin boşa gitmesi, 270 kg. atık gaz kirleticinin atmosfere atılması engellenirken, 32 bin litre su tasarrufu, 1750 litre fuel-oil tasarrufu ve 2.5 metreküp depolama alanı tasarrufu elde ediliyor. 

* * * Kamu Spotu Bitti * * *

Neyse kolime devam edeyim…
Bunlar da limonlarımız. Eşim çekirdeklerinden limon ağacı yapmayı planlıyor. 






Yumurtaların da tek tek kağıda sarılıyor olması delice değil mi? Ama tek bir çatlama yok, hepsi sapa sağlam elimize ulaştı.





İşte bu da markette satılan bir organik yumurta ile arasındaki ebat farkı… Ölçüm adaletli olsun diye diğer yumurtalardan nispeten daha ufak tefek olan bir organik yumurta ile kıyaslıyorum.



Kolimizde ayrıca 1 lt süt, yoğurt mayası, bebek kabak, bebe bisküvisi ve deli nohut da vardı. Sütün yarısıyla yoğurt, diğer yarısı ile de labne peyniri mayaladım. Yarım kase kadar da kaymağımız oldu.

Gelelim domates püresine…

10 kg domatesin kabuklarını soymak pek kolay iş değil. Ama pratik kadın zekası bunun da kolay yolunu bulmuş. Domatesleri yıkadıktan sonra kaynar suyun içine atıp bir kaç saniye tutuyorsunuz, sonra da soğuk suyun içine atıp soğutuyorsunuz. Böylece muz soyar gibi kabukları kolayca soyabiliyorsunuz.



Kabukları soyulmuş domatesleri küp küp doğrayıp, biraz tuzlayıp güzelce kaynattım, kavanozlara doldurup ters şekilde temiz bir mutfak havlusunun üzerine kapattım.





Geceden sabaha kadar böyle beklettim, sızıntı var mı yok mu en güzel böyle anlaşılıyor. Sızıntı varsa vakumlama işlemi başarısız olmuş demektir. Vakumlama başarısızsa o kavanoz fazla dayanmaz, kısa sürede bozulur. Bu nedenle bu sağlamayı mutlaka yapıyorum. Size de öneririm.

Ola ki sızıntı da varsa üzülmeyin, o kavanozu açıp püreyi tekrar ısıtın ve başka bir kapakla yeniden kapatıp ters çevirin. 

Not: Kolileri nasıl değerlendirdiğimi görmek için BURAYA tıklayınız...



19 Eylül 2014 Cuma

DOĞUM VALİZİ HAZIRLAMA

Doğum valizi hazırlama da bebek öncesi hayatınızın en önemli meselelerinden biri. En azından, ön görülen doğum tarihine yaklaşan bir anne muhtemelen böyle düşünüyor olacak.

İçine konması gerekenlerin tespiti, listesi (evet, listeyle çalışmayı çok severim ve bunun için de bir listem vardı), listedekilerin temini, yıkanıp ütülenmesi, valize istiflenmesi… "Dünyanın bin türlü hali var, erken doğum ihtimalini de düşünmek gerek." diyerek ben valizimi 36. haftada hazırladım. Valizi erken hazırlayınca resmen kafam rahatladı, yaşam kalitem arttı, nirvanaya erdim. Meğer ne kadar düşünüyormuşum valiz meselesini. Üstelik doğuma normal şartlarda nereyedse 4 hafta vardı ve unuttuğum, sonradan eklemek isteyeceğim şeyler hakkında düşünebileceğim daha bir sürü de zaman…

Çevremdeki pek çok anne adayı valiz hazırlama konusunu son dakikaya bıraktılar ve pek çok şeyi koymayı unuttular. Neyse ki yeni babanın hastane ve ev arasında dokuduğu bir kaç mekik sayesinde taburcu olacakları güne kadar (hepi topu 2 gün) herşeyi tamamladılar… 

Dünyanın sonu değil elbette ama şahsen doğumdan sonra yardımına en çok ihityaç duyacağım kişi olan eşimin yanımızdan ayrılmak zorunda kalmasını hiç istemezdim. Ayrıca anlık ihtiyaçların da bir şekilde karşılanamaması, henüz lohusalığının ilk saatlerindeki anne (aslında daha çok baba) için biraz sıkıntılı olabilir. Neyse...

Peki valizi hazırlarken içine neler koymak gerekir? İşte anne adaylarına biraz olsun yol göstereceğine inandığım doğum valizi listem...


Anne için:

- Lohusa tacı
Lohusa Tacı (temsili)
Amman sakın unutmayın! Unutmayın diye ilk sıraya yazdım.  Bir lohusanın olmazsa olmazı. En önemli nişanesi. Bunu böyle kanıksamaya çalışın, özellikle annenize "olmaz"ı kabul ettirmekle zaman harcamayın çünkü o tacı ta-ka-cak-sı-nız!  Başlarda şiddetle karşıydım taç meselesine, doğum fotoğrafçısı arayışımda çok fazla anne bebek fotosuna maruz kalınca ve o duygusal karelerde kırmızı taçlı anneleri görünce kanım ısındı, her olayın kendine has bir izi var dedim. Bunu da yaşamadan, takıp takıştırmadan geçmeyelim dedim. Ve özenle seçip sipariş ettim tacımı. Neyse ki artık çok değişik tasarımlarda ve renklerde lohusa tacı bulmak mümkün.

- En az 2 takım pijama veya gecelik + sabahlık
Pamuklu ve kolay emzirebilmek için önden düğmeli olmasını öneririm. Genelde, "sezaryen doğum yapacaksan gecelik al, pijamanın beli dikişleri rahatsız edebilir." diyorlar ama beni hiç rahatsız etmedi. Fakat 2 takım da yetmedi. İmkan varsa siz onu 3 yapın.

- Çorap, terlik

- İç çamaşırı
Bolca alın.

- Diş fırçası, diş macunu

- Sabun, havlu
Hastane şartlarına göre değişir, özel hastanelerde gerek olacağını sanmıyorum.

- Tarak

- Küçük el aynası

- Makyaj malzemesi 

- Hijyenik ped
Büyük boy almanızı öneririm.

- Emzirme Sütyeni

- Göğüs Pedi
Lansinoh marka gögüs pedinden çok memnun kaldım. 

- Göğüs ucu kremi
Bunda da Lansinoh'u öneriyorum. Hatta doğumdan bir kaç ay önce kullanmaya başlamanız, ilk günlerde göğüs uçlarınızda yaşanacak travmanın olumsuz etkilerini azaltacaktır. 

- Peçete, kağıt havlu, Tuvalet kağıdı



Bebek için:

- Bebek bezi

- Islak mendil

- Tulum
En az 2 adet, uzun kollu, patikli

- Çıtçıtlı body
En az 3 adet 

- Başlık, çorap, patik, eldiven

- Yelek veya hırka

Silikon meme ucu
- Bebek battaniyesi

- Silikon meme ucu
İlk anlarda emzirme konusunda çeşitli sorunlar yaşanabilir, göğüs ucu çıkmaz, bebek memeyi alamaz veya göğüs uçları yara olur, işte o zaman bu silikon meme uçları imdadınıza yetişir. Göğüse tamamen yapışarak bedenininizin bir parçası gibi oluverir ve acılı emzirme sürecini rahatlatır. İhtiyaç olmasını beklemeden çantanıza koymak; ihtiyaç anında size zaman kazandırır.

- Ağız bezi
Bol miktarda alabilirsiniz.


Portbebe
- Emzik ve kutusu

- Yumuşak Havlu

- Oto koltuğu veya portbebe



Hatırladığım kadarıyla benim valizimdekiler bunlardı, pijama takımı dışında herhangi birşeyin eksikliğini hissetmedim.

Ayrıca bebek alışverişi konulu yazım da ilginizi çekebilir.






18 Eylül 2014 Perşembe

BİTMEK TÜKENMEK BİLMEYEN BEBEK ALIŞVERİŞİ

Hamilelik dönemi türlü heyecanlara gebe bir süreç. Bunun en keyiflilerinden biri de bebek alışverişi. Düşünsene dünyaya 0'dan bir insan geliyor ve sahip olduğu hiçbir şeyi yok
Bir, bebek mağazalarında neşeyle sepetini dolduran karnı burnunda anne adaylarına bakıyorum, bir de yanlarındaki fırsatçı mağaza çalışanlarına... İkisi de çok mutlu...

Anneler her zaman yavruları için en iyisini ister, başlarda tam olarak nelere gerçekten ihtiyaç olup olmadığından emin olmayan annelerin; bekar mağaza çalışanları tarafından suistimal edilmesinden rahatsız olduğum için şu alışveriş konusunda konuşalım istedim.


Bebek ihtiyaçları uçsuz bucaksız bir derya, ciddi kafa karışıklıkları ve unutmaların önüne geçmek için mümkünse doğumdan birkaç ay önce liste yapmaya başlamanızı öneririm. Böylece başka anneler ve anne adaylarıyla da listeniz hakkında konuşup tecrübeleri değerlendirmek ve ekleme çıkarma yapmak için bolca zamanınız olur. 


Bir anda alınması gereken o kadar çok şey var ki, en azından gerekli olduğuna inandığınız ürünlerin indirimlerini yakaladıkça erken dönemde almaya başlamak; bir anda bel büken bir alışveriş yapmaktan daha iyi olabilir. Zira daha bunun baby shower'ı var, hastane/doğum masrafları var, ikramları var, tercihe göre fotoğraf çekimi var... Var da var...

Benim bebek alışveriş listemde pek çok gereksiz malzeme vardı, bunları elememe rağmen başta gerekli gibi görünen ama kısa süre sonra evde sadece yer kaplayan objelere dönüşen şeyler de oldu. Bunlar kişisel tercihlerle de ilgili olduğundan hazırlayacağım örnek listeye yazıyorum. 


TEMİZLİK ve SAĞLIK

- Bebeklere özel kulak temizleme çubuğu 
(Uzmanlar kulak çubuğunu kesinlikle önermezler, kulak kendi kendini temizleyen bir organ olduğu için, iç yapısındaki mikronik tüycükler sayesinde kulak sıvısı dışarı atılır, içine çubuk sokmak; kulak kirlerini içeri doğru iter ve oraya yapışmasına neden olur. Bu nedenle kulak çubuklarıyla bebeğinizin sadece kulak kepçesindeki kıvrımları temizlemeniz daha sağlıklı olacaktır.)

- Pişik kremi 
(Yenidoğan bebeklerin özellikle ilk günlerde yaptıkları kakaya mekonyum adı verilir ve bu kaka pişiğe sebep olmaz. Yenidoğan bebeklerde pişiğe bu nedenle pek rastlanmaz. Ayrıca pişik kremlerinin içeriğinde kortizon bulunduğundan gerekmedikçe kullanılmaması taraftarıyım. Doğal bir alternatif olarak zeytinyağı da düşünülebilir ama onun da içeriğindeki asit yenidoğan bebeğin cildini tahriş edebilir. )

- Sabun, şampuan, vücut Losyonu

- Bebek bezi
(Bebek bezi nasıl olsa çooook uzun bir süre gerekecek diye düşünüp eve bezleri yığmayın, bebekler özellikle ilk yıl inanılmaz bir hızla büyüyorlar, bir bakmışsınız bir hafta sonra bir üst numaraya geçmişsiniz. Küçük bezler elde kalır, yazık olur.)

- Küvet, küvet filesi, maşrapa, kova 
(Bunlar doğumdan 3-4 ay sonra bzim için sadece yer kaplayan objeler oldu. Ama başlarda yenidoğan bebeğin yıkanmasına yardım etmek isteyen aile büyüklerinin olacağı da düşünülürse kalabalık banyo ritüelleri için kolaylık sağlayacağından illa ki alınacak, bari ufak tefek bir küvet alın.)

- Tırnak makası, tarak, fırça
(Tırnak makası çok elzem, yenidoğan bebekler inanılmaz bir hızla büyüyorlar, ben haftada 2 kez tırnak kestiğimi biliyorum. Tırnağın uzaması bebeğin kendini çizmesine sebep olduğundan hassas olduğum bir konuydu. Ellerini eldivene hapsedip, çevresindeki dokuları hissetmesini engellemek yerine tırnak bakımına önem vermeyi tercih ettim. Saç bakımı için tarak, fırça ve makas setleri var onlardan alabilirsiniz, fırça konak fırçasıdır aynı zamanda, başlarındaki pullanmaları fırçalamaya yardımcı olur.)

- Islak Mendil
(İlk haftalarda popo temizliği için pamuk ve ılık su önerilse de ben ıslak mendil kullandım. 1 saatlik kesintisiz uykuya hasret kaldığım ve günde 6-7 kez kaka yapan bir bebek söz konusu olduğunda, suyla pamukla uğraşabilecek durumda değildim doğrusu. Ayrıca Uni Baby Yenidoğan Islak Mendillerinin içeriğinde %100 pamuk ve saflaştırılmış suya ek olarak toksik tehlikesi olmayan, gıdada da en güvenilir koruyucu olarak bilinen potassium sorbate kullanıldığından güvenle kullandım/kullanıyorum.)

- Bebek banyo süngeri
(Doğal, gerçek sünger tercih edilebilir.)

- Banyo havlusu

- Kirli çamaşır sepeti

- Alt açma minderi
(Kumaştan yapılanlar yerine kullan at olanları tavsiye ederim, daha hijyenik ve az yer kaplıyor çantada.)



BESLENME

- Biberon

(Emzirme sorunu yaşandığında veya anne işe başladığında ihtiyaç olacak, sağlıklı oluşu nedeniyle cam biberon öneririm ama asıl önemli olan bebeğin tercih edeceği biberon ve emzik yapısı. Minikler bu konuda çok seçici olabiliyor.)

- Meyve sebze emme filesi

(Bunu hiç kullanmadım)

- Önlük

(Arkası su geçirmez malzemeyle kaplı olanları öneririm)

- Emzik ve emzik kutusu

(Piyasadaki bütün emzikleri denememe rağmen biz emziği de sevdirememiştik. Zaten hassas konu, bir sevdiremeyen bir de bıraktıramayan dertli…)

- Biberon ve emzik temizleme fırçası



- Cam rende
(Ek besine geçiş döneminin olmazsa olmazı.)

- Mama sandalyesi


- Süt Saklama poşeti

(Emzirme sürecine göre ihtiyaç durumu değişkenlik gösterebilir. Lansinoh marka olanlarından memnun kaldım.)

- Emzirme Önlüğü



ELEKTRONİKLER

- Süt sağma pompası


- Oda Termometresi


- Ateşölçer

(Braun kullanıyorum, çok memnunum.)


TAŞIMA APARATLARI


- Puset ve oto koltuğu


- Kanguru

(İlk aylarda kullanılabilir ama çocuk büyüyüp ağırlaştıkça işkenceye dönüşür.)


GİYİM / TEKSTİL


- Çıtçıtlı bodyler, tulumlar

(Çok pratik ve kullanışlı.)

- Hastane çıkışı 


- Çorap, şapka, eldiven, patik, hırka, yelek, kaban


- Tülbent ve mendiller

(Bol bol alabilirsiniz, inanılmaz bir mendil sarfiyatı olacak.)


ODA / DEKORASYON


- Karyola

(parmaklık aralıklarının 2.5 cm'den az, 6 cm'den fazla olmadığından emin olun. Bebeğin kolu, bacağı sıkışabilir.)

- Nevresim takımı


- Yastık, yorgan, battaniye
(İlk 1 yıl bebeklerin yastık kullanmasına ihtiyaç yoktur. Sonrasında ise çok yumuşak olmayan iri hava delikli, ince, sünger yastıklardan kullanabilirsiniz. Bu yastıklar delikli yapısı sayesinde boğulmayı önleyici özelliktedir. Battaniye ve yorgan yerine de polar uyku tulumlarını öneririm, üzerini açtı mı? üşüdü mü? derdiniz olmaz. Ayrıca küçük bebeklerde yorgan kullanımına da çok dikkat etmek gerekir, illa kullanılması gerekiyorsa muhakkak çocuğun kolları yorganın üzerinde olmalıdır.) 


- Giyisi dolabı

- Tavan lambası


- Perde ve tül

(Black out perdelerin ışığı kesme kapasitesi normal perdelerden çok daha fazladır. Gece uykularının zifiri karanlıkta uyunması sağlık açısından çok önemlidir. Bu konuyu ayrı bir başlıkta detaylı olarak daha sonra inceleyeceğim.)

- Takı yastığı


- Emzirme koltuğu


- Halı

- Kirli Bez Çöpü

(Ebebek'te satılan Korbell marka kirli bez çöp kovasını şiddetle tavsiye ederim. Satın aldığım en kullanışlı malzemelerden birisi bu çöp kutusu, sürekli form şeklinde düşünülmüş olan poşetlerini doldukça kesip, bağlayıp atıyorsun. Çift katmanlı, yaylı kapağı sayesinde dışarıya koku da vermiyor. Ayrıca bebek bezlerinin ayrı bir poşette toplanması da hem doğaya hem de çöpleri toplayan/ayrıştıran insanlara saygı bir yerde.)


- Ev tipi ana kucağı


- Bebek telsizi











17 Eylül 2014 Çarşamba

İLK MERHABA...

"Anne olunca anlayanlar" kervanına katılışım 2 sene önceye, yani hamile olduğumu öğrendiğim güne dayanıyor. Hayatımdaki en sert dönüm noktalarından birisiydi "tebrikler hamilesin" cümlesiyle dönülen… İşte tam da o ana rastlar anne oluşum. Korumak, yaşatmak için herşeyimi feda edebileceğim bir varlığa sahip olduğumu öğrendiğim o an anne olmuştum ben… Muayenehanenin kapısından çıkan kişi, az önce içeri giren, dünya yansa umursamayan, sorumsuz, hedonist kişi değildi artık. Kutsal emaneti taşıyan, canından can, kanından kan verecek olan hayat kaynağıydım artık ben.

Eve gidene kadar her şey kafamda planlanmıştı, dolaptaki kola ve bira şişelerinin yerine sütler, yoğurtlar, eve sipariş edilen pis ve leziz fastfoodlar, ne etiyle yapıldığı belli olmayan köfteler yerine mis gibi sebzeler, meyveler, baklagiller, tahıllar, özenle alınmış etler, mevsiminde tüketilecek balıklar… Düzenli pişen ev yemeği, düzenli yapılacak olan mutfak alışverişi… Yoğun iş temposuna, eve geç saatte gelmelere rağmen oturtulması gereken bir beslenme düzeni. İş yerine de götürülecek olan yemekler için alınması gereken saklama/taşıma kapları… Sonra hemen diyetisyen randevusu, alınması gereken hamilelik ve çocuk bakımı kitapları… Öyle ya, bugüne kadar çocuklar ortama huzursuzluk veren gürültü kaynakları, ayak bağıydı benim için. Bunlar ne yer ne içer öğrenmek gerekirdi. 

İşte, bir üzüm çekirdeğinin güp güp güp güp atan kalp sesini duyuşumla başladı bu güzel serüven. Ona ilk bakışım, İLK MERHABA'mla...